Okuyan, yazan bireylerden oluşan toplum, gelişir, uygarlaşır.
Bilgi ve bilim üretir.
Ürettiğini paylaşır.
Demokrasi gelişir; demokratik kültür kökleşir, demokratik değerler yerleşir.
Hem birey hem de toplum, kendi çıkarlarını korumasını bilir ve dünyadaki gelişmelerden haberdar olur.
Olaylara, olgulara, toplumsal ve kültürel değerlere doğru bakar!
Gördüğünü nesnel olarak değerlendirir…
Bu süreç, bireysel ve toplumsal aklı özgürleştirir.
Özgürleşen akıl doğal olarak;
Olayları ve olguları yorumlar.
Analiz eder.
Sentezler.
Farklı düşünce ve yorumlara önyargılı yaklaşmaz, konuşur, konuşturur, karşılaştırır.
Beyin süzgecinden geçirir.
Aklın ortak paydasını yaratır.
Yaratılan ortak aklın yasalarında, geleneklerinde, göreneklerinde, değer yargılarında, kısaca yaşam biçiminde, antidemokratik, fanatik, dogmatik ve marjinal düşünceler yaşayamaz.
Okuyan yazan birey, okuyan yazan toplum demektir. Hem bu bireyin hem de bu bireylerden oluşan toplumun bir fotoğrafını çekelim.
Ben var mıyım, sen var mısın, biz var mıyız?
Sesleri duyar gibiyim;
“Fotoğraf çok net değil” diyorsunuz! Öyle mi?
Peki, bu fotoğrafta kendimiz nasıl göreceğiz, nasıl bulacağız?
Elbette okuyarak!
Ne okuyacağız?
Bilimi okuyacağız.
Önce masallardan başlayacağız, öyküler okuyacağız, romanlar, şiirler, anılar okuyacağız. Kitaplar okuyacağız.
Onlarla arkadaş, dost olacağız; bazılarının tadına bakacağız, bazılarını yutacağız, bazılarının ise her bir yaprağında başka başka dünyalara uçacağız. Böylece kitapların imbikten süzülmüş hayatlar olduğunu anlayacağız.
Aklın ilacının kitap, insanın ilacının da bilim olduğunu kavrayacağız…
İlkokul birinci sınıfta şu tekerleme öğretilmişti bize:
“Uyu uyu yat, yat yat uyu!”
Gelin bu tekerlemeyi değiştirerek başlayalım işe!
“Oku oku yat, yat yat oku…”
YORUM YAPIN
Hüküm & Koşullar
Rapor