Son Haberler

Ülkemizin hemen hemen her yeri deprem bölgesi konumundadır. Deprem gerçeği farklı zamanlarda farklı yerlerde değişik sonuçlarla karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle depremle ilgili bilgilendirme ve eğitim çalışmaları son derece önemlidir. Ülkemizde ve diğer ülkelerde son zamanlarda yaşanan ve derin üzüntüye yol açan depremlerde uygulanan arama ve

kurtarma çalışmalarında önemli deneyimler elde edilmiştir. Bu deneyimlerin ışığında, uzman kişilerin verdiği bilgilerden yararlanarak depremde hayat kurtaran kuralları derlemeyi uygun gördük.

DEPREM ANINDA BURALARDA SAKLANMAYIN

  • Kolon, kiriş, kapı altı ya da yakınına saklanmayın.
  • Kesici eşya, bardak, tabak gibi ürünlerin ve devrilme riski yüksek olan beyaz eşyaların bulunduğu mutfakta saklanmayın. Beyaz eşyalar sanıldığı gibi dayanıklı değildir. Üzerine düşen bir beton yığının altında hemen ezilir.
  • Fayanslarla dolu bir banyoya saklanmayın. Çünkü deprem anında ilk patlayan fayanslardır ve fayanslar bir jiletten daha keskindir. Ayrıca çamaşır suyu, kezzap gibi kimyasal maddeler bir biri ile tepkimeye geçerek tehlikeli gazlar doğurur.
  • Deprem anında evden çıkma konusunu iyi düşünün. İlk çöken yerler merdivenlerdir.
  • Dolap, koltuk, çekyat, masa gibi ahşap eşyaların altında değil yanlarında cenin pozisyonunda beklenmesi gerekir. Çünkü ahşap eşyalar yukarıdan düşen bir beton parçasının size gelmesini engelleyebilir.
  • Eğer hiçbir mobilyanın olmadığı boş bir koridordaysanız çerçeve veya tablonun olmadığı düz bir duvarının önünde yine cenin pozisyonunda beklemelisiniz. Kesinlikle kolon, kiriş ve kapıdan uzak bir duvar olmalı.

ENKAZ ALTINDA NELER YAPILMALI?

  • Enkaz altında kalan kişi, öncelikle kısıtlı imkanlarını boşa harcamadan, mümkün olabildiğince soğukkanlı şekilde bekleme moduna geçmelidir.
  • Enkaz altındaki afetzedenin panik haline girmeden, sessiz bir şekilde, enerjisini mümkün olduğunca idareli kullanarak beklemesi gerekir.
  • Hareket etmeden mümkün olduğunca enerjiyi idareli kullanma yolu çok önemli. Bağırmaktan kaçınılması gerekir. Hatta afetzede sessiz olabilirse dışarıdan gelebilecek sesleri algılayabilir ve ona tepki verecek şekilde müdahalelerde bulunabilir.
  • Kısıtlı ortamda yapılabiliyorsa sert bir cisimle bir yere vurarak ses vermek uygundur. Dışarıdan gelebilecek komutlar net bir şekilde algılanabiliyorsa, onlara istendiği şekilde cevap vermek önemlidir.
  • Enkaz altında kişiye en çok gerekli olan şey enerjidir. Boşuna enerjimizi harcamamamız gerekiyor. Bu nedenle önceden evin belirli köşelerinde, yatakların yanında bir düdük bulundurulması uygun olur. Enkaz altında bağırmak yerine düdük ya da bir yere çelikle vurmak daha uygundur.
  • Enkaz altında kalmış bir kişinin solunumunun rahat olması açısından, mümkünse ağız bölgesini bir bezle kapatması son derece önemlidir.
  • Enkaz altındaki açlık, susuzluk, endişe, vücudun salgılamış olduğu birtakım biyokimyasal maddelerin yarattığı fizyolojik tablolar, kişilerin hayatını süre geçtikçe daha riskli hale getirir. Bu nedenle kurtarma ekipleri, mümkün olduğunca bu tabloları bilerek hareket etmelidir. Enkaz altındaki kazazedeye ulaşıldığı andan itibaren ona aynı zamanda ilk müdahale bilinçli bir biçimde yapılmalıdır.
  • Enkaz altından 6-7 gün sonra bile canlı şekilde çıkılma şansı var. Bu dış ortamlara, kişinin içinde bulunduğu şartlara da bağlı. Yaralanma, kan kaybı, kırık yoksa; dış koşullar, sıcaklık, soğukluk önemli bir faktör oluşturuyor.
  • Soğuk ortamda direnme daha kolaydır. Çünkü susuzluğa karşı biraz daha tahammüllü olunuyor. Sıcak söz konusu olduğunda, kazazedeleri enkaz altında en fazla etkileyen etken susuzluk oluyor. Net bir şey söyelenemezse de yaş, cinsiyet, dış ortam şartları, kazazedenin içinde bulunduğu durum enkaz altında dayanma süresini etkiliyor. Sağlıklı, 30 yaşlarında, dinamik bir kişi, hava şartları da uygun olursa, 7-8 gün enkaz altında dayanabilir.

DOUG COPP DEPREM ÖNERİLERİ

Doug Copp, dünyanın en deneyimli kurtarma birimi Amerikan Uluslararası Kurtarma Ekibinin kurtarma şefi ve afet olayları müdürüdür. Doug Copp ‘un önerileri bir deprem anında hayat kurtarmayı amaçlamaktadır. Önerilerini sıralamadan önce kendi ağzından bazı tecrübelerine yer verelim:

DOUG COPP’UN TECRÜBELERİ

“875 yıkılmış binaya sürünerek girdim, 60 ülkeden kurtarma ekipleriyle çalıştım. Birçok ülkede kurtarma ekipleri oluşturdum ve çok sayıda ülkede birçok kurtarma ekibinin üyesiyim. İki yıl boyunca Birleşmiş Milletler felaket azaltma uzmanıydım. 1985'ten beri aynı anda gerçekleşenler hariç dünyadaki bütün büyük felaketlerde çalıştım. 1996'da benim hayatta kalma metodumun geçerliliğini ortaya koyan bir film yaptık. Türk hükümeti, İstanbul Belediyesi, İstanbul Üniversitesi, Case Yapımcılık ve ARTI bu pratik ve bilimsel testin filme alınmasında işbirliği yaptılar. İçinde 20 maket olan bir okulu ve evi yıktık. On maket “çömel ve korun” yöntemini uygularken, 10 maket “hayat üçgeni” yöntemini uyguladı. Tasarlanmış yıkımdan sonra görüntüleri filme almak ve sonuçları belgelemek için enkazı geçip binaya girdik. Bina yıkımlarında oluşabilecek şartlar dahilinde direk olarak gözlemlenebilen ve bilimsel şartlar altında hayatta kalma tekniklerimi uyguladığım film “çömelip korunan/saklanan” kişiler için hayatta kalma şansının sıfır olduğunu ortaya koydu. Hayat üçgeni yöntemini kullananlar için hayatta kalabilme şansı yaklaşık olarak % 100 oldu. Bu film Türkiye'de ve Avrupa'nın geri kalan kısmında milyonlarca izleyici tarafından izlendi. Bu film ABD, Kanada ve Güney Amerika'da RealTV programında izlendi. Enkazına girdiğim ilk bina 1985 Mexico City depreminde bir okuldu. Bütün çocuklar sıralarının altındaydı. Her bir çocuk kemiklerinin kalınlığına kadar ezilmişlerdi. Sıralarının yanındaki koridorlara uzanmış olsalardı hayatta kalmış olabilirlerdi. Bu “ayıptı, gereksizdi” ve çocukların neden koridorlarda (sıraların arasında) olmadığını merak ettim. O an, çocuklara bir şeyin/eşyanın altına saklanmalarının söylendiğini bilmiyordum. Basitçe ifade edilirse, binalar yıkılırken, objelerin üzerine düşen tavan ağırlığı veya içerideki mobilyalar bu nesnelere çarparken yanlarında bir yer, boşluk bırakırlar. Bu boşluk benim “hayat üçgeni” dediğim alandır. Nesne ne kadar büyük ve ne kadar dayanıklı olursa daha az ezilecektir. Nesneler ne kadar az ezilirse boşluk ve bu boşluğu kullanan kişinin yaralanmama olasılığı o kadar artar. Bir dahaki sefere televizyonda yıkılan bina izlerken gördüğün üçgenleri say. Heryerdeler.  Yıkılan bir binada göreceğiniz en yaygın biçimdir. Deprem anında hayatta kalma, ailelerine bakma ve başkalarını kurtarma hakkında 750 bin nüfuslu Trujillo kentinin İtfaiye bölümünü eğittim. Trujillo İtfaiye Departmanının kurtarma şefi Üniversitede profesördür. Bana her yerde eşlik etti. Kişisel ifadeleridir: Adım Roberto Rosales. Trujillo kurtarma ekibi şefiyim. 11 yaşındayken çöken bir binada mahsur kaldım. Mahsur kalışım 1972 yılında 70.000 kişini öldüğü depremde oldu. Erkek kardeşimin motosikletinin yanında oluşan “hayat üçgeni” içinde hayatta kaldım.
Yataklarının veya sıraların, masaların altına giren arkadaşlarım ezilerek öldüler. Ben hayat üçgeninin yaşayan örneğiyim. Ölen arkadaşlarım “çömel ve korun” örnekleridir.”

DOUG COPP'UN ÖNERİLERİ

1. Binalar çökerken basitçe “çömelen ve korunan” kişiler istisnasız her defasında ezilerek ölüyorlar. Masa, araba gibi nesnelerin altına giren kişiler her zaman ezilirler.

2. Kediler, köpekler ve bebeklerin hepsi doğal bir şekilde dizlerini ana rahmindeki gibi karınlarına doğru çekerek kıvrılırlar. Deprem anında siz de bu şekilde kıvrılmalısınız. Bu doğal bir güvenlik ve hayatta kalma içgüdüsüdür. Daha küçük bir boşlukta hayatta kalabilirsiniz. Hafifçe ezilecek ama yanında boşluk yaratacak bir kanepe, geniş büyük bir eşyanın yanında durun.

3. Ahşap evler deprem anındaki en güvenli yapılardır. Sebebi basittir; ahşap esnektir ve depremin zorlamasıyla hareket eder. Eğer ahşap bina çökerse geniş yaşam boşlukları oluşur. Ayrıca, ahşap binalar daha az yoğunlukta yıkılış ağırlığına sahiptir. Tuğla binalar ayrı tuğla parçalarına ayrılacaklardır. Tuğlalar bir çok yaralanmalara sebep olacaktır, ama (beton) bloklardan daha az ezilmiş vücutlar yaratırlar.

4. Eğer gece yataktayken deprem olursa, basitçe yuvarlanarak yataktan düşün. Yatağın çevresinde güvenli bir boşluk oluşacaktır. Oteller müşterilerine deprem anında yatakların yanında yere uzanmalarını salık veren bir uyarı notunu odalarda her kapının arkasına asarlarsa depremlerde çok büyük hayatta kalma oranlarını sağlayabilirler.

5. Televizyon izlerken deprem olursa ve kolayca kapıdan veya pencereden dışarı kaçmak mümkün değilse, kanepe veya büyük bir koltuğun/sandalyenin yanında cenin pozisyonunda kıvrılarak yere uzanın.

6. Bina çökerken kapı kirişlerinin altına geçen herkes ölür. Nasıl mı? Eğer kapı kirişlerinin altına geçerseniz ve kapı kirişi öne veya arkaya doğru düşerse inen tavanın altında ezilirsiniz. Eğer kapı kirişi yana doğru yıkılırsa ikiye bölünürsünüz. Her iki durumda da ölürsünüz!

7. Hiçbir zaman merdivenlere gitmeyin/yönelmeyin. Merdivenler (ana binadan) farklı bir “frekans aralığına” sahiptir; ana binadan bağımsız/ayrı olarak sarsılırlar. Merdivenler ve binanın geri kalanı devamlı olarak birbirlerine çarparlar, ta ki merdivenlerin yıkılışı gerçekleşene kadar.  Merdivenlere ulaşan insanlar basamaklar yüzünden yaralanırlar. Korkunç şekilde sakatlanırlar. Bina yıkılmasa dahi, merdivenlerden uzak durun. Merdivenler binanın hasar görmesi en muhtemel kısmıdır.

8. Depremde yıkılmamış olsa dahi, merdivenler bağırarak kaçmaya çalışan insanların aşırı yüklenmesi ile çökebilir. Merdivenler binanın geri kalan kısmı zarar görmemiş olsa dahi her zaman güvenlik açısından kontrolden geçirilmelidir.

9. Binanın dış duvarlarına yakın yerlerde durun, mümkünse dışına çıkın. Binanın iç kısımlarındansa dış kısımlarına yakın yerlerde olmak çok daha iyidir. Binanın dış çevresinden ne kadar içeride olursanız, çıkış yolunuzun kapanma ihtimali o kadar artacaktır.

10. Aynen Nimitz yolundaki katlar arasındaki (yıkılan) blokların meydana getirdiği gibi, deprem anında üst yolun yıkılmasıyla ezilen araçların içinde bulunan insanlar ezilirler. San Francisco depreminin kurbanlarının hepsi araçlarının içindeydiler. Hepsi öldü.

11. Araçlarının dışına çıkıp, aracın yanına uzanıp veya oturarak kolaylıkla hayatta kalabilirlerdi. Ölen herkes eğer araçlarından çıkıp, araçlarının yanına oturabilseler veya uzanabilselerdi yaşıyor olabilirdi. Ezilen bütün araçların yanında-kolonların direkt olarak üzerine düştüğü araçlar hariç- 3 feet yükseklikte boşluklar oluşmuştu.

12. Enkaz halindeki gazete ofislerini ve çok miktarda kağıdın olduğu ofisleri dolaşırken kağıdın sıkışmadığını/ezilmediğini keşfettim. Kağıt yığınlarının/kümelerinin etrafında geniş boşluklar bulunur/oluşur.

DEPREM ÖNCESİ DOĞADAKİ DEĞİŞİMLER ÖNEMSENMELİDİR

Dünyanın çeşitli bölgelerinde meydana gelen depremlerin birçoğunun öncesinde sıra dışı önemli doğa olaylarının gerçekleştiği bilinen bir gerçektir. Bu sıra dışı doğa olaylarının deprem habercisi olduğu araştırmalarla belirlenmiştir. Bu nedenle uzmanlar bu tür sıra dışı doğa olaylarının önemsenmesi gerektiğini belirtmektedirler. Jeofizik Mühendisi Prof. Ahmet Ercan’ın dile getirdiği olaylar dikkate değer niteliktedir.

“1975’te Çin’deki 7.3 büyüklüğündeki Haichang depremi 5 saat önceden bilinmişti. 300 bin kişinin yaşadığı kent tümüyle boşaltılmıştı. Jeofizikçiler Haichang’te yaşayan binlerce insanla birlikte 5 yıl öncesinden çalışmaya başlamıştı ve yer kabuğunda olası tüm değişiklikler gözleniyordu. Doğada oluşan olağanüstü her olay Jeofizik Kurulu’na iletiliyordu.

NE TÜR OLAĞANÜSTÜ OLAYLAR?

Depremden 1.5 ay önce, dağlarda yuvalarından çıkmış ve karda donarak ölmüş yüzlerce yılan bulunmuştu. Su kaplumbağalarının suları terk ederek kaçıştıkları, kedi ve köpeklerin deprem günü huysuzlaştıkları gözlenmişti. Depremden 7.5 saat önce kuyulardaki su düzeyi 1 metre yükselmişti. Jeofizik algılamalarda ise; 1.5 ay öncesinden depremsellik artmış, deprem olacağı günün sabahı aniden depremler durmuş, bunun üzerine halka uyarı yapılmış, uyarıdan 5 saat sonra da büyük deprem olmuştu. Böylece 300 bin kişinin hayatı kurtarılmıştı. Çin’de tam bir yıl sonra 7.8 büyüklüğündeki Tanshang depremi de önceden bilindi, ancak uyarı yapılmadı ve 255 bin insan öldü.

Belirtiler elde edilmesine karşın halk neden uyarılmamıştı? Bunun nedeni şu; Haichang Depremi’nde olduğu gibi benzer değişimler bu bölgede de saptandı. Ancak bu sefer öncü depremler oluşmadı. Sonuçta kararı verecek olan siyasilerdi ve onlar da öncü depremlerin beklenmesi gerektiğine inandırılmıştı. Bunun üzerine halka duyuru yapılmadı. Ne yazık ki bu deprem öncü deprem üretmeden oluştu ve resmi rakamlara göre 255 bin insan öldü. Sonuç çok daha vahimdi ama.

Peki hiç yanlış uyarı örneği yok mu? Var. Tanshang Depremi’nden bir ay sonra Hong Kong yakınındaki Kwangtung Bölgesi’ndeki çalışmada ise kestirimler tutmadı. Milyonlarca insan iki ay süreyle dışarıda tutuldu, ancak deprem olmadı.

DEPREM ÖNCESİ SADECE HAYVANLAR DEĞİL BİTKİLER DE TEPKİ VERİYOR Dokunmabana diye bir çiçek vardır. Dokunursun hemen yapraklarını kapatır hani, işte o çiçek depremden yarım saat önce kapanır. Söğüt ağaçlarının yaprakları depremden bir saat önce sanki rüzgar varmış gibi hışır hışır hışırdar. Uzun süreli davranışlarda ise şu görülür; o sene ağaçlar çok fazla çiçek açar, çok fazla meyve verir. Çünkü “Büyük felaket geliyor çoğalmam gerekiyor” der ağaç. Bu tamamen içgüdüsel bir olaydır. Hayvanlarda da aynıdır... Mesela köpekler ulur. Bunun anlamı, “Haydi bir araya gelelim, yakında büyük bir kıran geliyor, çoğalalım” demekmiş. Bu yüzden depremlerden önce köpek çiftleşmeleri de, insan çiftleşmeleri de artar. İçgüdüsel olarak artar, “Bir kıran geliyor çoğalmamız gerekiyor” diye. Mesela yerin altında yaşayan hayvanlar depremden bir gün önce yüzeye çıkar ve serserice dolaşmaya başlarlar. İşte Van’ın kirpileri, Yalova’nın yengeçleri. Deprem olacağı hafta çok fazla balık tutulur, özellikle de derinde yaşayan balıklar... Çünkü bu balıklar yer ısındığı için yüzeyde yüzmeye başlarlar ve ağlara takılırlar. Sonra kadınlarda baş ağrıları, göğüs ağrıları, baldır ağrıları başlar. Çünkü vücudun en iletken yerleri buralarıdır. KADINLAR DEPREMİ DAHA ÇOK HİSSEDER

Aşağı yukarı 750 kilometrelik bir alanı etkiler deprem. En çok etkilenenler depremin odak bölümünde yaşayanlardır elbette. Ama en çok kadınlar, dişiler hissederler bunu. Hem insanın hem hayvanın dişisi...

Erkeğin beyni, kadının ise beyinciği büyüktür. Beyincik sismometre gibi çalışır. Mesela sizler denizde vapurda giderken dalgalanmaları hemen hisseder ve etkilenirsiniz. Ama erkek hissetmez. Çünkü duyarlılığı sağlayan beyinciktir. Erkeğin beyinciği küçüktür. Mesela deprem olmadan önce fayda, kırılan yanaklar birbirlerine sürtünerek elektromanyetik ışın yaymaya başlarlar. Mesela göğüs gerginlikleri hissedilir kadınlarda. “Gözüm ağrıyor, vücudum kırılıyor, eklem yerlerim çok ağrıyor” der kadın. Depremin büyüklüğüne göre bazen eklem ağrıları o kadar gelişir ki bazı insanlar tıpkı yatalak bir hasta gibi artçılar bitinceye kadar yatarlar. Çünkü o sırada elektromanyetik ışın yayınlıyor sürekli olarak. Elektromanyetik ışın gözle görülmez, koklanmaz ama bu ışını hepimiz alırız. Bu ışın en çok beyincikte ‘jııı’ diye dönmeye başlar. “Off başım ağrıyor, migrenim başladı, ahh gözüm” der kadınlar. Çünkü gözler iletken olduğu için burada akımlar yoğunlaşmaya başlar. Göğüste eğer süt varsa iletkenlik olacağı için göğsü ağrır kadının, sürekli bastırma ihtiyacı duyar. Hamileyse kadın, bebek tekmelemeye başlar. Çünkü plasenta çok iletkendir. O küçücük bebeği rahatsız eder elektromanyetik akımlar ve sonra erken doğum olur, aşağı yukarı depremden 1 gün önce. Hemen deprem öncesinde olur bu olaylar. Yani fayda yırtılma başladığı zaman, yırtılma da en çok 3 gün önceden başlar."

NOT: BU HABERİN ÇOK KİŞİYE ULAŞMASI SON DERECE ÖNEMLİDİR. HABERİ OKUYAN HERKES LÜTFEN SOSYAL PAYLAŞIM SİTELERİNDE VE BAŞKA YERLERDE PAYLAŞSIN.