Ülkemizde matematiğin simgesi haline gelen Cahit ARF 1910 yılında Selanik’te doğdu. 1932 yılında Galatasaray Lisesi’nde matematik öğretmenliği, 1933 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde profesör yardımcısı (Doçent adayı ) olmuştur. Doktorasını 1938 yılında Almanya’da Göttingen Üniversitesi’nde tamamladı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi’ne dönen ARF, 1943 de profesör, 1955’de Ordinaryus Profesör oldu.1964-1965 yılları arasında Fransa’da bulunan Princiton’daki Yüksek Araştırma Enstitüsü’nde konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı.

1938 yılından beri Cahit ARF cebir, sayılar teorisi, elastisite teorisi, analiz, geometri ve mühendislik matematiği gibi çok çeşitli alanlarda yaptığı çalışmalarla matematiğe temel katkılarda bulunmuş, yapısal ve kalıcı sonuçlar elde etmiştir.

Bütün Türk matematikçilerine dolaylı veya dolaysız bir şekilde esin kaynağı olmuş, yaptığı uyarılar ve verdiği fikirlerle çevresindeki tüm matematikçilerin ufuklarını genişletmiş ve çalışmalarını yeni bir bakış açısıyla yönlendirmelerini sağlamıştır.

Cahit ARF’ ın ilk çalışması, 1939 yılında Almanya’nın ünlü bir matematik dergisi olan Crelle Journal Dergisi’nde yayınlanmıştır. Cahit ARF çözülebilen cebirsel denklemlerin bir listesini yapmak amacıyla Göttingen’de ünlü matematikçi Hasse’nin doktora öğrencisi oldu. Hasse’nin önerisiyle özel haller problemini çözdü. Cahit ARF bu çalışmasıyla sayılar teorisinde çok özel bir yeri olan lokal cisimlerde dallanma teorisine çok önemli yapısal bir katkıda bulunmuştur. Burada bulduğu sonuçlardan bir bölümü dünya matematik literatüründe “Hasse-Arf Teoremi”olarak geçmektedir.

Bundan sonra uğraştığı problem, matematikte “kuadratik formlar” olarak bilinen konudadır. Uzayda konisel yüzey denklemleri buna basit bir örnek olarak gösterilebilir. Bu konudaki temel problem, kuadratik formların bir takım invaryantlar, yani değişmezler yardımıyla sınıflandırılmasıdır. Bu sınıflandırma Witt adında ünlü bir Alman matematikçi tarafından karekteristiği ikiden farklı olan cisimler için 1937 de yapılmıştır. Karekteristik iki olunca problem çok daha zorlaşıyor ve Witt’in yöntemi uygulanamıyordu. Cahit ARF bu problemle uğraştı ve karekteristiği iki olan cisimler üzerindeki kuadratik formları çok iyi bir biçimde sınıflandırdı. Bunların invaryantlarını, yani değişmezlerini inşa etti. Bu invaryantlar dünya literatüründe “Arf İnvaryantları” olarak geçmektedir. Bu çalışması 1944 yılında Crelle Dergisi’nde yayınlandı ve Cahit ARF ‘ı dünyaya tanıttı.

1945’lere gelindiğinde düzlem bir eğrinin herhangi bir kolundaki çok kat noktaların çok katlılıklarının yalnız aritmetiğe ait bir yöntem ile nasıl hesaplanacağı iyi bilinmekteydi. Düzlem halde algoritmanın başladığı sayılar eğri kolunun parametreli denklemlerinden bilinen bir kanuna göre elde ediliyordu. Genel durumda ise böyle bir sonuç henüz bulunamamıştı. Bu sıralarda İstanbul’da Patrick Du Val adında bir İngiliz matematikçi bulunuyordu. Du Val genel halde algoritmanın başladığı sayılara “karakter” adını vermiş ve eğrinin tüm geometrik özellikleri bilindiği zaman bu karakterlerin nasıl bulunacağını göstermişti. Bunun tersi de doğruydu. Bu karakter bilinirse, eğrinin çok katlılık dizisi, yani geometrik özellikleri de bulunabiliyordu. Burada açık kalan problem ise bir eğrinin denklemleri verildiğinde karakterlerini bulabilmek idi. Cevap düzlem eğriler için bilinmekte, ama yüksek boyutlu uzaylarda bulunan tekil eğriler için bilinmemekte idi. Ayrıca, yüksek boyutlu bir uzayda tanımlanmış bir tekil eğrinin çok katlılık özelliklerini, yani geometrik özelliklerini bozmadan en düşük kaç boyutlu uzaya sokulabileceği de bu problemle beraber düşünülen bir soru idi. Bu çeşit sorular matematiksel bakış açısının temel problemi olan sınıflandırma probleminin eğrilere uygulanması bakımından son derece önemli ve zor sorulardı. Cahit ARF bu problemi 1945’de tamamı ile çözmüş ve tek boyutlu tekil cebirsel kolların sınıflandırılması problemini kapatmıştır. Bu sonucun zorluğu hakkında fikir elde edebilmek için düzgün varyetelerin sınıflandırılması probleminin bugüne kadar 1,2 ve kısmen 3 boyutlu varyeteler için çözüldüğünü tekilliklerinin sınıflandırılması probleminin ise 1 boyutlu varyeteler, eğriler için Cahit ARF tarafından çözüldüğünü göz önüne almak gerekir. Cahit ARF bu problemi çözerken önemini gözlediği ve problemin çözümünde en önemli rolü oynadığını fark ettiğini bazı halkalara “karekteristik halka” adını vermiş ve daha sonra gelen yabancı araştırmacılar bu halkalara “Arf Halkaları” ve bunların kapanışlarına “Arf Kapanışları” adını vermişlerdir. Cahit ARF’ın bu çalışması 1949 ‘da Proceedings of London Matematical Society dergisinde yayınlanmıştır.

Cahit ARF’ın 1940’lı yıllarda yaptığı bu çalışmaların günümüzde hala kullanılıyor olması, onun kalıcılığını ispatlamıştır.

Cahit ARF’ı ilk tanıyan bir kişi onun sadece matematiğe ilgi duyan bir insan olduğu izlenimini edinebilirdi. Cahit ARF için, matematik her şeyin üzerinde ve ötesindeydi. Ancak, onu TÜBİTAK’ın kurulmasında ve gelişmesinde gösterdiği çabayı ve özeni bilenler Cahit ARF’ın öyle içine kapanık, matematikle uğraşan, dış dünya ile ilgilenmeyen bir kişi olmadığını bilirler. Mühendisliğin günlük hayattan doğan problemlerine her zaman ilgi gösterirdi. Ama, bu probleme mutlaka matematiksel bir model bulmaya çalışırdı. Hele bir de pratikten gelen problemi matematik olarak çözüme kavuşursa pek keyiflenirdi. Mustafa İNAN’la böyle bir işbirliği yapmış ve İNAN’ın köprülerde gözlemleyip, araştırdığı bir sorunun matematiksel kesin çözümünü vermiştir. Bu çalışmaları Cahit ARF’a İnönü Ödülü’nü kazandırmıştır.

Üniversitede rektörlük, dekanlık gibi idari görevler almaktan kaçınmıştır. Araştırmacıların bu gibi görevlerden uzak durmaları gerektiği görüşündeydi. Ama uzun yıllar TÜBİTAK Bilim Kurulu Başkanlığı’nı da özveriyle yürütmüştür.

Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde bulunduğu yıllarda yeni ve farklı bir üniversite modelinin ve kültürünün ortaya çıkması için çaba göstermiştir. Akademik dünyanın yapay hiyerarşik ayrımlarıyla alay etmiştir. Genç öğretim üyeleri ve öğrencilerle çok güzel, yararlı ve keyifli diyalog içindeydi. Her zaman üniversite içi çekişmelerden ve politikadan özenle uzak durduğu halde, ODTÜ sistemi tehlikeye düştüğünde duyarlı ve sorumlu bir bilim adamı olarak kendini bir mücadelenin içine atmaktan çekinmemiştir. Bu onurlu mücadele de bile matematiğin aksiyomatik yaklaşımını kimseye farkettirmeden kullanmıştır.

Cahit ARF 1948’de İnönü Ödülü, 1974’de TÜBİTAK Bilim Ödülü, 1980’de İTÜ ve KATÜ Onur Doktorası, 1981’de de ODTÜ Onur Doktorası’nı aldı. Genç yaşta Mainz Akademisi Muhabir Üyeliğine seçildi ve Türkiye Bilimler Akademisi Onur Üyesi oldu. Cahit ARF matematikte kalıcı izler bırakarak 26 Aralık 1997 ‘de aramızdan ayrılmıştır. Türkiye’de ve dünyada her zaman hatırlanacaktır.

TANIYANLARIN AĞZINDAN CAHİT ARF

PROF. DR. ERDAL İNÖNÜ  (Odtü Fizik Bölümü )

“… Cahit ARF’ın önemli bir özelliği, her şeyin aslını anlamaya çalışmak olmuştur. Birisi bir konuşma yaparken, anlamadığı yeri hemen sorardı. Hiçbir şeyden çekinmezdi, onun için önemli olan anlamaktı; bilime değer veren bir insan olarak anlamak, araştırıcı zekasını kullanarak olayların nedeni anlamak…”

PROF. DR. ŞAFAK ALPAY: (Odtü Matematik Bölümü Öğretim Üyesi)

“… Ortadoğu Teknik Üniversitesi Cahit Hoca’sını 1977 de içine düştüğü bunalım sırasındaki kararlı, toparlayıcı ve yönlendirici tutumuyla hatırlayacaktır. İstenmeyen bir rektörün atanmasıyla ortaya çıkan bunalım nedeniyle eğitim durmuş, kaba kuvvet üniversiteden hesap sormak amacıyla üniversiteye yerleştirilmişti. Can güvenliğinin olmadığı ortamda Cahit Hoca kaba kuvvetin tehditlerine aldırmadan üniversiteye sıcak gülüşü, babacan görünümü, tükenmez enerjisi ile öğrenci ve öğretim üyelerine esin kaynağı olmuştur. O günlerde özerk ve demokratik üniversite için yaptığı çalışmalar ve katkılardan ötürü Tüm Öğretim Üyeleri Derneği’nin değerli bilim adamımız Seha Meray adına koyduğu ödül Cahit Hoca’ya verilmişti…”

“… Tahta oymacılığını, vişne likörünü, Sabahattin Ali öykülerini, torunlarını çok seven Cahit Hoca’yı bizde çok sevdik ve saydık. Bölüm koridorlarındaki tütün kokusu ve gök gürültüsü sesi, zarif yazısıyla dolmuş kara tahtalar hiç aklımızdan çıkmayacak ve bize her zaman esin kaynağı olacaktır…”

PROF. DR. M. GÜNDÜZ İKEDA: ( Tübitak Ulusal Elektronik Araştırma Enstitüsü )

“… Tek tür problemler üzerinde, yani merak ettiği problemler üzerinde çalışanlar var. Şöyle anlatayım: Bazı dağcılar için Himalayalar’a çıkmak pek bir şey ifade etmese de “kimse tırmanmamıştır” denildiğinde birden heveslenirler. Bu birinci tip matematikçiler için de geçerli. Çözülmemiş problemler onlar için dayanılmaz bir çekiciliğe sahiptir. Bir de genel bir sistemi ele alarak çalışanlar, ‘Bu sistemi nasıl karekterize edeceğim, benzer sistemler olduğunda bunları nasıl ayırt edebilirim?’ diye düşünenler var. Cahit Bey bu ikinci sınıfa giriyor…”

PROF. DR. HALİL. İBRAHİM KARAKAŞ: (Akdeniz Üniversitesi Matematik Bölümü )

“… Cahit ARF ömrünü daha çocukluk yıllarında ‘tutku’ ile bağlandığı matematiğin, daha genel olarak bilimin gelişmesine adamıştır. Bilim adamlığını yaşam biçimi olarak seçmiş ve öyle yaşamıştır. Nasıl bilim üretileceğinin en güzel örneklerini sergilediği gibi, ülkemizde bilimin filizlenip gelişebileceği ortam ve kurumların yaratılmasında da önderlik yapmıştır. TÜBİTAK’ın kurulmasındaki katkısına ek olarak ODTÜ Matematik Bölümünün oluşumunu yönlendirmiştir…”

“… Hocalığı konusunda tevazu gösterir, ‘ben iyi hoca değilim’ derdi. Ancak, derslerinde ve seminerlerinde ele aldığı konuyu sunarken sanki yeniden keşfediyormuş gibi heyecan ve haz duyduğu belli olur, gözleri çakmak çakmak parlardı. Cahit ARF, çağdaşları arasında matematiğin her dalında bilgi ve söz sahibi olan ender matematikçilerden biriydi. ODTÜ’de bulunduğu yıllarda matematik bölümünün tüm seminerlerine katılır, ilgi ile izler, soruları ve yorumlarıyla önemli katkıda bulunurdu…”

SİNAN SERTÖZ: (Bilkent Üniversitesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi)

“… Geriye dönüp baktığımda ‘Cahit Hoca’dan öğrendiğim en önemli şey neydi?’ diye şunu hatırlıyorum: Gebze Araştırma Merkezine Cahit Hoca, o sıralar 75 yaşında idi, her sabah servisle gelir, odasına çıkar, önüne kağıtlarını alır ve çalışmaya başlardı. Bir öğle yemeği ve kahve molası hariç akşam servisine kadar çalışırdı. Her gün! Beklentilerim aldıklarımın önüne çıkmaya başladığı zaman ‘Cahit Hoca kadar çalıştın mı ?’ diye sorarım kendime…”

SON SÖZ DE YİNE USTA’DAN GELİYOR…

“ Matematik tümevarımsal bir bilimdir ve bu tümevarımsal bilim sonsuz kümeler için geçerli. Bu sonsuzlukları tümevarımsal bir şekilde kavrıyoruz ve kavradığımız zaman da o sonsuzluğu hissediyoruz, sınırsızlığı. Ve bu bize mutluluk veriyor, çünkü ölümü unutuyoruz… Herkes ölümsüz olduğunu hissettiği alanda çalışmak ister. Ben de matematikte kendimi ölümsüz hissettim…”

Dünya’nın uydusu Ay, yaklaşık 3,476 km’lik çaplı bir gök cismidir.  Kendisi bir ışık kaynağı olmamasına karşın, Güneş ışığını yüzeyinden yansıtır. Dünya’nın çevresinde bir turunu 29,5 günde tamamlar. Bu dönüşü sırasında Güneş’e göre konumu da değişir ve bu durum Ay’ın evreleri şeklinde ortaya çıkar.

Bu evrelerden “Yeni Ay”, görülebilir değildir. Çünkü bu evrede Ay, Güneş ile Dünya arasındadır ve dolayısıyla Ay’ın aydınlanan tarafı Dünya’dan görünmez. Ay Dünya’nın çevresinde turuna devam ettikçe evreler değişir ve bu evreler her ay tekrarlanır.

Dolunay evresinde Ay, Güneş’in batmasıyla doğar ve gece Güneş yeniden doğuncaya kadar   gökyüzünde görünür. Ay’ın gece boyunca görünür olmasının nedeni, konum olarak Güneş’in tam karşısında olmasıdır. Bu özelliği, Ay’ın diğer evrelerine göre benzersizdir. Ayrıca, Dolunay evresi tutulmalar açısından da önem taşır.

AY TUTULMASI VE TÜRLERİ

Ay Tutulması bir gök olayıdır. Dünya ve Ay, diğer gezegenler gibi Güneş'ten aldıkları ışınları yansıtarak kendilerini gösterir. Ay Tutulması, Ay'ın Dünya'nın yörüngesine girmesi ile Güneş'ten aldığı parlaklığı yitirmesi sonucunda görülür.  Ay, Dünya'nın çevresinde, Dünya ile birlikte Güneş'in çevresinde yörünge hareketini yaparken Dünya'nın ve Ay'ın Güneş'e dönük yüzleri aydınlık, diğer yüzleri karanlıktır.

Ay, Dünya'nın yörüngesine bağlı olarak Güneş’in çevresinde döner. Dünya da Güneş'in çevresinde hem kendi etrafında hem de Güneş'in yörüngesinde dönerek hareket eder. Bu sırada Dünya, yörünge hareketine bağlı olarak Ay ile Güneş arasında kalır. Böylece Güneş'ten aldığı ışınlar Dünya tarafından engellenen Ay'da Ay Tutulması olayı gerçekleşir.

Ay tutulması sadece Ay dolunay evresindeyken gerçekleşir. Dünya, Ay ile Güneş arasındayken gelen ışınları engeller ve arkasında bir gölge alanı oluşturur. Bu alan iç içe geçmiş iki koni şeklindedir. “Yarı Gölge Konisi (Penumbra)” olarak adlandırılan alanda Dünya, Güneş ışığını tamamen engelleyemez. “Tam Gölge Konisi (Umbral)” nde ise Güneş ışığı tamamen engellenir. Tutulmanın gerçekleşmesi için Ay’ın, Dünya’nın gölge alanlarından geçmesi gerekir.

Ay tutulması üç biçimde gerçekleşir:

1. Yarı Gölgeli Ay Tutulması:
Ay, Dünya’nın yarı gölge konisinden geçer Çok rahat gözlenemediği için genelde akademik düzeyde incelenir.
2. Parçalı Ay Tutulması:
Ay’ın bir kısmı Dünya’nın tam gölge konisinden geçer. Çıplak gözle tutulma rahatlıkla gözlenebilir.
3. Tam Ay Tutulması:
Ay, Dünya’nın tam gölge konisinden geçer. Ay tutulma sırasında kırmızı bir renk alır ve kolaylıkla gözlenir.

LibreOffice, açık kaynak kodlu ücretsiz bir office paketidir. Microsoft Office ile yapılan işlemlerin hepsi bu programla yapılabilmektedir. Microsoft Office belli bir çekirdek takımın geliştirdiği bir sistem iken LibreOffice tüm dünyada binlerce yazılım geliştiricinin katkı sağladığı bir programdır.

Word alternatifi olan Writer, Excel alternatifi olan Calc, Power Point alternatifi olan Impress, Draw adlı bir çizim programı, MS Access alternatifi olan Base ve matematiksel ya da bilimsel hesaplamalar yapmanızı sağlayan Math yazım araçlarını içeren LibreOffice paketi ile Microsoft Office programı ile yapabileceğiniz her türlü işlemi gerçekleştirebilirsiniz.

Microsoft Office araçlarının formatlarını destekleyerek pek çok dokümanla kolayca çalışma olanağı sunan LibreOffice; kolay ve hızlı kurulumu ile Microsoft Windows, Mac Os ve Linux gibi bir çok işletim sistemi altında çalışabilmektedir. Türkçe dil desteği de sunan LibreOffice son sürümünü, sitemizin "DOSYA İNDİR" bölümünden indirebilirsiniz.

Kış aylarının vazgeçilmez içeceklerinden biri olan salebin bir çok yararı bulunmaktadır. İlaç ham maddesi ve dondurma üretiminde kullanımının yanı sıra soğuk kış günlerinde tüketilen bir içecek olan salep, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde doğal olarak yetişen bazı orkidelerin yumrularından elde edilmektedir. Soğuk günlerde vücudu sıcak tutan, soğuk algınlığına karşı direnç sağlayan, özellikle sütle hazırlandığında besleyici bir içecek olan salebin kronik ishali kesici etkisi de bulunmaktadır.

1.  Salebin yapıldığı orkide yumrularının içinde bulunan bazı maddeler, boşaltım sistemi hastalıklarında tedavi edici özelliğe sahiptir.

2.  Salep, bağırsak rahatsızlıklarına, soğuk algınlıklarına ve öksürüğe karşı etkilidir.

3.  Salebin kronik ishali kesici etkisi bulunmaktadır.

4.  İlaç ham maddesi olarak da kullanılmaktadır.

5.  Salep yumruları müsilaj, glikoz ve uçucu bir yağ taşır.

6.  Kabızlığın ortadan kaldırılmasında oldukça etkilidir.

7.  Basur memelerinde oldukça yararlıdır.

8.  Zihinsel çalışma gücünü arttırır.

9.  Göğsü yumuşatır.

10.  Öksürük ve bronşitte yararlıdır.

11.  Kalbi güçlendirir.

12.  Vücudun ısınmasını sağlar.

13.  Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar.

14.  Afrodizyak etkisi gösterip cinsel gücü artırır.

15.  Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur.

16.  Sıcak servis edilen salep kış aylarında içilmektedir.

MERKEZİ SİSTEM SINAVLARI SORULARI

MERKEZİ SİSTEM SINAVLARI SORULARI

Merkezi sistem sınavları sorularına buradan ulaşabilirsiniz.

ÖSYM sayfasına yönlendirilirsiniz.


ÜNİVERSİTE TAVAN - TABAN PUANLARI

2014 YGS-LYS FAKÜLTELERİN TAVAN ve TABAN PUANLARI

ÜNİVERSİTEYE YERLEŞEN İLK 100 ADAY

2011 ÖSYS'DE ÜNİVERSİTEYE YERLEŞEN İLK 100 ADAY